Psikologlar, salgının ortaya çıkardığı yeni alışkanlıkların ileriye dönük iklim değişikliğini ele almamıza nasıl yardımcı olabileceğini araştırıyorlar.
Dumansız bir Los Angeles silüeti. Himalayaların kuzey Hindistan'dan on yıllardır görülmeyen el değmemiş bir görüntüsü. Paris banliyölerinden, daha önce kirlilik nedeniyle gizlenmiş olan Eyfel Kulesi'nin net görüntüsü. Uluslararası Enerji Ajansı’na (International Energy Agency) göre, daha az seyahatle, daha az fosil yakıt yakılmasıyla bu yıl atmosferdeki karbondioksitte tahmini% 8'lik bir düşüş meydana geldi. Uluslararası Enerji Ajansı'na göre bu veri, şimdiye kadar kaydedilen en büyük düşüş.
COVID-19 salgınının böylesine çarpıcı ve beklenmedik çevresel sonuçlarının, kriz yatıştıktan ve hayat eski hızına döndükten sonra devam etmesi pek mümkün değil. Ancak psikologlar, Ama psikologlar, COVID-19'dan edinilen derslerle; uzun vadeli alışkanlıkları geliştirmeyi, iklim değişikliği araştırmasını ve iletişimini bilgilendirmeyi ve toplumun iklim değişikliği için olan gayretini geliştirmeyi incelemek için bu anı kullanmalılar.
APA Div 34 (Society for Environmental, Population and Conservation Psychology) “İklim değişikliği için geniş kapsamlı etkileri olan, son derece kökleşmiş alışkanlıklarda inanılmaz derecede hızlı değişimler görüyoruz.” Massachusetts Amherst Üniversitesi'nde Çevre Koruma bölümünde doçent olan Başkan Ezra Markowitz, “Psikologlar, bu değişikliklerin dinamiklerini incelemeye başlıyor, salgına karşı bireysel ve toplumsal tepkilerimizin iklim değişikliği eyleminin geleceği için neye işaret ettiğini belirlemede önemli bir role sahip.”
İki Kriz Arasındaki Benzerlikler
Psikologlar, salgın ve iklim değişikliği arasındaki benzerliklere ve bağlantılara ve bu bağlantıların iklim meseleleriyle nasıl çalıştığını büyük resimde görmeye başladılar.
The College of Wooster'da Sosyal ve Çevresel Psikolog olan APA Yönetim Kurulu üyesi Doktor Susan Clayton (Ohio'daki The College of Wooster'da çevre psikoloğu ve Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 2021 tarihli raporunun baş yazarı), genel anlamda hem Covid-19’un hem de iklim değişikliğinin insanları sadece bireysel veya aile güvenliğini değil, kolektif toplumumuzun refahını düşünmeye çağıran küresel fenomenler olduğunu söylüyor.
“Çoğumuzun (her iki krizden dolayı) o an kişisel zarar görme riski altında olmasak da, davranışlarımızı öncelikle kendimizi korumak için değil, herkesi korumak için değiştirmemiz isteniyor.”
Bir başka benzerlik de, COVID-19'un "sosyal ve ekonomik sistemlerde şaşırtıcı, ani, peş peşe kesintiler yaratmasıdır" diyor, Oregon merkezli bir sosyal bilim sürdürülebilirliği ve küresel iklim değişikliği organizasyonu olan The Resource Innovation Group'u yöneten bir danışmanlık psikoloğu ve çevre bilimcisi olan Bob Doppelt. Bu tür aksamaların iklim değişikliğiyle birlikte ortaya çıkmaya başladığını ekliyor, bu da sel ve kasırga gibi doğal afetlerin daha yüksek oranda görülmesine yol açıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, iklim değişikliği hem hayvanları hem de insanları uzun süredir yaşadıkları evlerinden ve yaşam alanlarından uzaklaştırıp birbirleriyle daha yakın temasa geçmeye mecbur bıraktığında, hastalık taşıyan hayvanlar insanlarla temas edecek, salgın hastalıklar muhtemelen artacak.
Son olarak Markowitz, COVID-19'un çevre psikologları için de artan bir endişe kaynağı olan sosyal adalet meselelerine ışık tuttuğunu söylüyor. “"Ekonomik ve çevresel kırılganlık arasındaki karşılıklı bağlantılar, sistemin çeşitli bölümlerindeki direnç eksikliği, yoksulları ve savunmasızları orantısız bir şekilde etkileme biçimleri - hem bireyler hem de topluluklar olarak iklim değişikliğine ne kadar iyi yanıt verebildiğimizi şekillendirecek temel faktörlerdir.” diyor.
Peki Psikoloji Nasıl Uygular?
Psikolojik ve sosyal bilim araştırmaları, halihazırda hem iklim değişikliğini hem de salgını ele alan bilgiler sunmaktadır.
Örneğin, Kaliforniya Üniversitesi Dönüşümsel Medya Laboratuvarı'nın kurucusu iklim psikoloğu Beth Karlin, uzun süredir devam eden bir araştırma grubunun, alışkanlıkların ve zihin alışkanlıklarının değişmesinin, herkesin bildiği gibi zor olmasına rağmen, "geçiş zamanlarında en kolay" olduğunu gösterdiğini belirtiyor ve iletişim teknolojilerinin olumlu sosyal değişimi teşvik etmek için kullanılabileceği yolları araştırıyor.
Örneğin, İngiltere'deki Bath Üniversitesi'nden sosyal psikologlar Bas Verplanken ve Deborah Roy tarafından Journal of Environmental Psychology'de (Cilt 45, 2016) yapılan bir araştırmada, konutlara yeni taşınmış kişilerin, aynı müdahaleyi alan taşınmayanlara kıyasla yeni bir sürdürülebilir davranış müdahalesi benimseme olasılıklarının daha yüksek olduğunu buldu.
Karlin, benzer şekilde, COVID-19'un yarattığı sosyal, fiziksel ve duygusal değişikliklerin seyahat, ulaşım, alışveriş, enerji tercihleri, gönüllü alışkanlıklar ve daha fazlası dahil olmak üzere herhangi bir sayıda sürdürülebilirlik davranışını değiştirme fırsatları sunduğunu söylüyor.
COVID-19 krizi, "hayatımızın en büyük doğal deneylerinden birini" temsil ettiğini söylüyor. Bu nedenle, krizle ilgili davranışları ve davranış değişikliği potansiyelini gerçek zamanlı olarak araştırmak için benzeri görülmemiş bir fırsat sağlar. Örneğin, Markowitz ve UMass Amherst doçenti Brian Lickel, insanların COVID-19'a ve iklim değişikliğine nasıl tepki verdiklerini ve nasıl düşündüklerini incelemek için bu yaz yaklaşık 1000 Massachusetts sakiniyle bir anket başlatıyorlar.
Bu arada, Penn State'de profesör olan Sosyal ve Çevre Psikoloğu Janet Swim ve meslektaşları, COVID-19'un özellikle halihazırda iklim ısınması konusunda kızgın ve endişeli olan gençler arasındaki etkisini incelemek istiyor. Test etmeyi planladıkları iki hipotez: COVID-19 ile ilgili endişelerin katılımcılarının iklim değişikliğiyle ilgili duygularını geçersiz kılıp kılmayacağı ve bu endişelerin özellikle geleceklerinin tehdit altında olduğunu gören gençler arasında iklim değişikliği ile ilgili önceki duygularını güçlendirip güçlendirmeyeceği.
Sonbahardan itibaren, APA Temsilciler Konseyi'nin Şubat ayında kabul ettiği bir kararla, iklim değişikliğiyle ilgili yeni bir APA görev birimi, salgınlar ve iklim değişikliği arasındaki bağlantıyı daha da inceleyecek.
Daha fazla uygulama
Çevre psikologları, iklim aktivistlerinin ve eğitimcilerin salgınla ilgili iletişim stratejilerini nasıl öğrenebileceklerini düşünüyorlar. Örneğin, insanları iklim değişikliği hakkında nasıl eğiteceğimize dair mevcut ilim, davranış değişikliğini teşvik etmek için insan dokunuşu (insanlar hakkında görüntüler ve hikayeler) kullanmanın önemli olduğunu savunuyor.
Ancak Karlin, psikologların salgınla ilgili katı bilimsel gerçekleri, yaratıcı yollarla ileten medya stratejilerini benimsemeleri için potansiyel bir fırsat görüyor. Örneğin, insanların "sosyal mesafe" gibi yeni bir dili ne kadar çabuk öğrendiğini veya infografikler, virüsün insandan insana nasıl yayıldığını etkili bir şekilde gösterdi.
"Bu iletişimlerde bilimden kaçınmak için tavsiyeleri yeniden düşünmemiz gerekebilir.” diyor. "Bunu söylemek için çok erken ama kesinlikle dikkate almaya değer bir fenomen.”
Psikologların salgın sırasındaki çalışmaları, toplulukların iklim değişikliğiyle baş etmelerine yardımcı olmak için geliştirdikleri bazı teknikleri ve müdahaleleri kullanma ve iyileştirme fırsatı da sağlar.
Örneğin, Uluslararası Dönüşümsel Dayanıklılık Koalisyonu (ITRC) adlı bir ağ aracılığıyla, Doppelt ve meslektaşları, pandemiyle uğraşan Oregon ve Kaliforniya'daki davranışsal sağlık kuruluşlarıyla iklim değişikliği travması karşısında toplum düzeyinde bir zihinsel sağlık ve dayanıklılığı paylaşıyor.
ITRC modeli insanlara silahlı şiddet, olumsuz çocukluk deneyimleri ve depreme hazırlık gibi sorunlarla başarılı bir şekilde ilgilenen programlardan alınan en iyi uygulamalara dayanan iki takım psikolojik beceri öğretir. Kategorilerden biri, insanların zihinlerini ve bedenlerini sakinleştirmelerine ve davranışlarını kontrol ederek akıllıca ve becerikli kararlar almalarına yardımcı olan "mevcut olma" (öz düzenleme becerileri)dir. Diğeri, insanları olup bitenlerle yüzleşmeye, ondan öğrenmeye ve devam eden güçlüklerle nasıl yaşamak istediklerini netleştirmeye teşvik eden “amaç”(travma sonrası büyüme becerileri)dır. Model aynı zamanda, yetişkinlerin bu becerileri öğrenmelerine yardımcı olmak için çeşitli mahalle ve toplum liderlerini ruh sağlığı alanındakiler tarafından desteklenen bir çeşitliliğe çağırıyor.
Doppelt, "Bu artan acil durumlar karşısında kendi zihinsel sağlıklarını ve dayanıklılıklarını nasıl geliştireceklerini ve sürdürebileceklerini öğrenmelerine yardımcı olacak tüm nüfusa -tüm yetişkinlere ve tüm çocuklara- bilgi ve becerileri öğretmek önemlidir." diyor.
Kaynaklar:
Behavior, Energy and Climate Change (BECC) Conference
Dec. 6–9, 2020, Washington, D.C.
Climate Change in the Time of Coronavirus
BECC webinar
The Resource Innovation Group
Resources for building resilience in the face of climate-related and other traumas and emergencies
Psychology and Climate Change: Human Perceptions, Impacts, and Responses
Clayton, S. & Manning, C. (Eds.), Academic Press, 2018
Transformational Resilience: How Building Human Resilience to Climate Disruption Can Safeguard Society and Increase Wellbeing
Doppelt, B., Routledge, 2016
Comments