Diğer bir adıyla Hümanistik Terapi bildiğimiz üzere... Hümanizm deyince aklımıza ne geliyor? Tabii ki tüm insanları sahip oldukları tüm özellikleriyle ayırt etmemek. Bu nokta çok önemli çünkü İnsancıl Terapinin temelini oluşturuyor. İnsancıl Terapi her bireyi ayırt etmeksizin aynı yöntemle ve aynı bakış açısıyla ele almanın yanı sıra bireyin kendi içinde de ayrışmasını savunmaz, bütünleştirici bir yaklaşımı vardır.
İnsancıl Terapinin gelişim tarihine yolculuk edelim önce. Bu yaklaşım 1960’lı yıllarda daha çok etkisini göstermeye başlamıştır. Kişisel bakış açıma göre, savaş döneminin yeni bitmesi ve 60’lı yılların barış yılları olduğunu düşününce hümanistik yaklaşımın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Peki 1960’lardan öce hümanistliği savunan kimse yok muydu? Tabii ki vardı fakat bu kadar öne çıkmamıştı. Hümanistik yaklaşımın en çok etkilediği terapi yöntemlerinden biri şüphesiz Carl Rogers’ın danışan merkezli terapisidir. Rogers’a göre, kişinin sorunlarını çözmesi için en iyi uzman yine kişinin kendisidir. Terapiye gelen birey, kendi sorunlarını dışa vurmak ve çözümüne yine kendisini karar vereceğini bilir. Terapist ise, ‘danışan’ına uygun ortamı sağlamakla görevlidir. Terapist kişiye asla hasta gözüyle bakmaz bu yüzden hümanist yaklaşım odaklı terapiler danışan demeyi tercih eder.
Danışan merkezli terapide, terapist danışanını iyi ya da kötü olarak yargılamaz, yorumsuz kalır ve daima onunla empati kurar. Rogers ile birlikte Abraham Maslow da hümanistik yaklaşımın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Maslow’un ‘kendini gerçekleştirme’ teorisinde hümanizmin etkileri görülür. Ayrıca ufak bir bilgi verecek olursam, Rogers ve Maslow’un kimden etkilendiğini düşününce hümanistik yaklaşımın çok daha önce var olduğunu söyleyebiliriz. Bu kişi kim mi ? Tabii ki Alfred Adler... Son olarak, 1971 yılında Hümanist Psikoloji APA’nın bir alt bölümü olarak onaylanmıştır.
İnsancıl yaklaşımın bir diğer özelliği, Freud’un insan doğasına olumsuz yaklaşımlarının aksine olumludur. Ve psikanalitik yaklaşımlara bir tepki olarak doğduğu söylenebilir. İnsancıl psikoloji, temel olarak bireyin doğuştan iyi olduğuna ve daha sonra çevrenin de etkisiyle zihinsel sapmalar yaşayabileceğine inanır. İnsancıl psikoloji, bireyi tüm yönleriyle ele almayı ve kabullenmeyi amaçlar. Daha samimi bir deyişle bireye kucak açar. Bireyin kendi üzerinde kontrolünü artırmasına ve öz-farkındalığını geliştirmesine yardım eder. Terapilerin temel amacı, danışanı tedavi etmek değil, bireyin potansiyelini fark etmesini sağlamak ve gerçekleştirmek için motivasyonunu artırmaktır.
Hümanistik yaklaşımın psikolojiye kazandırdığı önemli değerler vardır şüphesiz. Öz- kavram, öz-irade, öz-yeterlilik ve kendini gerçekleştirme kavramlarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Birey kavramının gelişmesinde ve derinlik kazanmasında etkili olmuştur. Pozitif psikoloji ve kişilerarası psikoloji gibi psikolojinin çeşitli alt alanları üzerinde etkisi olmuştur.
Yazımı hepimiz için pozitif bir mottoyla bitirmek istiyorum:
"İnsanları, insan olduğu için sevin."
Comments