Alfred Adler… Hepimizin yakından tanıdığı isim. Freud’un malum eski arkadaşlarından, Bireysel Psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturalyalı Alfred Adler. Kim ki bu Adler?
İşe biraz Adler’in çocukluğundan başlayalım. Malum, çocukluk önemli demiş bir dost. Alfred Adler, 7 Şubat 1870’te Viyana yakınlarında bir köyde doğdu. Annesi, Pauline çocuklarıyla ilgilenen bir ev kadınıydı. Babası Leopold ise orta sınıf bir Yahudi tüccarıydı. Bizim küçük Adler, zayıf bir çocukluk geçirdi, özellikle raşitizm hastalığından dolayı sokaklarda rahat rahat koşup oynayamazdı.
Şanssız Adler, küçük yaşlarında bir Sigmund’un gölgesinde olduğunu hissetmeye başlamıştı bile. Adler’in en eski anılarından bazıları, erkek kardeşi Sigmund’un sağlığı ve kendi sağlığı arasındaki mutsuz rekabet ile ilgiliydi. Sigmund ile yaşadığı bu rekabetin verdiği anıların yanında, Alfred Adler’in çocukluk anılarında küçük bir kardeşinin ölümü vardı maalesef ki. Adler bir sabah uyandığında yanındaki yatakta yatan küçük kardeşi ölmüştü, bu kötü deneyim Adler’in yaşam amacını belirlemişti ve doktor olmaya karar vermişti. İşte şimdi sahnede Alfred Adler’i görmeye başlıyoruz, hazır olun!
Viyana Üniversitesi, Tıp okuluna giren Adler 1895 yılında mezun oldu. Henüz doktorluk yıllarının başlarından beri hastayı çevresiyle ilişkileri içerisinde ele almak gerektiğini vurguladı. Aslına bakacak olursak Adler için sosyal ilgi hep önemliydi. Sosyal açıdan bir yaşam tarzına sahip insanların evrimsel süreçte en yüksek insanlık biçimini temsil ettiğine ve geleceğin dünyasını dolduracaklarına inanıyordu.
Ee bütün bunlardan bahsetmişken çarşamba günleri toplanıp belki de şimdi hepinizin içinde bulunmak istediği Viyana Psikanalitik Derneği’nden bahsetmezsek olmaz. Adler de bildiğimiz üzere bu toplantılara katıldı ancak zamanla görüş ayrılıkları artmaya başladı, bir süre sonra Adler bulunduğu başkanlık görevinden de istifa ederek dernekten ayrıldı ve Özgür Psikanaliz Derneği’ni kurdu. Bu isim sanki biraz manidar… Kısa bir süre sonra Alfred Adler sahneye Bireysel Psikoloji’yi çıkardı. Yani bizim Adler, bireyleri id, ego ve süperego olarak değil de bütün olarak görmüştü. Bu meşhur Bireysel Psikoloji’nin temeli de Marksizm ve Darwin’in evrimci biyolojisine dayanır.
Psikolojiye, bilime ve eğitime bu denli katkılarda bulunan Alfred Adler elbette birilerinin ilham kaynağı olmuştu veya birileri ondan etkilenmişti; Erich Fromm, Abraham Maslow, Rollo May, Karen Horney, Carl Rogers gibi yakından tanıdığımız isimler hem de… Bu gün bile gerek teorileri gerekse Freud ile arasındaki anlaşmazlıklarla, kitaplarını okuduğumuz sevgili Adler 1937 yılında geride değerli bilgilerini bırakarak hayata veda etmiştir.
コメント